YARGITAY’IN SIK İÇTİHAT DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMESİNİN HUKUKİ GÜVENLİK(BELİRLİLİK) İLKESİNİ İHLALİ
Özet:
Bu çalışmada, Yargıtay’ın sıklıkla içtihat değiştirmesi olgusunun hukuki
güvenlik ilkesine etkisi tartışılmaktadır. Hukuki güvenlik ilkesinin temel unsurlarından biri
olan belirlilik ilkesi, bireylerin davranışlarını hukuka uygun biçimde düzenleyebilmeleri için
öngörülebilirlik gerektirir. Oysa içtihatların sık sık ve öngörülemez şekilde değişmesi, hukuki
istikrarı zedelemekte; mahkemeye güveni ve adalete erişimi olumsuz etkilemektedir. Anayasa
Mahkemesi’nin bu ilkeye ilişkin değerlendirmeleri doğrultusunda, Yargıtay içtihatlarının
istikrarı ile bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması arasındaki bağ ortaya
konulmaktadır.
- Hukukun temel amaçlarından biri bireylerin hukuka olan güvenini sağlamaktır.
Bu güvenin teminatı olan hukuki güvenlik ilkesi, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan
hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucudur. Hukuki güvenliğin önemli bir boyutu da
hukuki belirliliktir. Bu bağlamda, mahkemelerin kararlarının öngörülebilir ve istikrarlı
olması gerekir. Özellikle içtihatların, yargı uygulamasında yol gösterici rolü bulunduğu
dikkate alındığında, yüksek mahkemelerin tutarlı bir içtihat çizgisi izlemesi hayati
önemdedir.
2.HUKUKİ GÜVENLİK VE BELİRLİLİK İLKESİ
Hukuki güvenlik ilkesi, bireylerin hukuki durumlarını önceden
öngörebilmesini ve bu duruma göre davranışlarını planlayabilmesini ifade eder. Bu ilke,
yasaların açık, anlaşılır ve istikrarlı olmasının yanında, yargı kararlarının da öngörülebilir
olmasını gerekli kılar.
Anayasa Mahkemesi, hukuki güvenlik ilkesine ilişkin çeşitli kararlarında bu noktaya dikkat
çekmiştir. Örneğin:
AYM, E.2007/4, K.2007/81, 5.7.2007 tarihli kararı: “Hukuki güvenlik ilkesi,
kişilerin hukuki durumlarını önceden öngörebilmelerini ve hukuk düzenine güven
duymalarını ifade eder.”
AYM, B. No: 2013/2602, 3.4.2014: Mahkeme, belirlilik ilkesinin, hukuk kurallarının
hem bireyler hem de idare açısından anlaşılabilir ve uygulanabilir olmasını gerekli
kıldığını ifade etmiştir.
- YARGITAY İÇTİHATLARINDA DEĞİŞKENLİK VE BELİRSİZLİK
Yargıtay, bir yandan hukuk kurallarının somut olaylara uygulanmasını
denetleyerek içtihat birliği ve hukuki istikrarı sağlamayı amaçlamakta; diğer yandan
içtihatlarını değiştirme yetkisine sahiptir. Ancak bu yetkinin sınırsız ve keyfi biçimde
kullanılması, bireylerin temel haklarını zedelemektedir.
Son yıllarda özellikle iş hukuku, borçlar hukuku ve ceza hukuku alanlarında
Yargıtay daireleri arasında veya aynı dairenin farklı kararları arasında ciddi içtihat farklarının
ortaya çıktığı görülmektedir. Örneğin, kıdem tazminatının hesaplanmasında baz alınan
unsurlar, işe iade davalarında feshin geçerlilik gerekçeleri gibi konularda farklı dönemlerde
farklı kriterlerin benimsendiği kararlar mevcuttur. Bu durum, benzer olaylara farklı sonuçlar
doğurmakta, öngörülebilirliği ve güveni sarsmaktadır.
- ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI IŞIĞINDA DEĞERLENDİRME
Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kararlarında sık sık içtihat değişikliğinin adil
yargılanma hakkı ve hukuki güvenlik ilkesi ile ilişkisini irdelemiştir.
AYM, B. No: 2013/8463, 16.4.2015: Başvurucu aleyhine gelişen Yargıtay içtihadının,
geçmişe etkili biçimde uygulanmasının “mahkemeye erişim hakkını” ihlal ettiğine
karar verilmiştir. Mahkeme, içtihat değişikliğinin ancak makul bir gerekçeyle ve
öngörülebilir şekilde yapılması gerektiğini vurgulamıştır.
AYM, B. No: 2015/19919, 27.2.2019: Hukuki güvenlik ilkesine açıkça vurgu
yapılmış; içtihat değişikliklerinin keyfilikten uzak, gerekçeli ve istikrarlı olması
gerektiği belirtilmiştir.
Bu kararlar, Yargıtay’ın içtihat değişikliklerine ilişkin uygulamalarının, Anayasa tarafından
güvence altına alınan temel haklarla çelişmemesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
5.SONUÇ
Yargıtay’ın içtihat değiştirme yetkisi, hukukun dinamizmini sağlamak açısından
gereklidir. Ancak bu yetki, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini zedelemeyecek biçimde
kullanılmalıdır. Özellikle aynı konuda farklı içtihatların kısa aralıklarla ortaya çıkması,
bireylerin hukuk sistemine duyduğu güveni sarsmakta; öngörülebilirliği ortadan
kaldırmaktadır. Bunun sonucunda vatandaşlar önceki içtihada güvenerek açtıkları davanın
reddedilmesi sebebiyle dava için harcamış olduğu yargılama giderlerinin yanında, davanın
nihayetinde de yüksek yargılama giderlerine mahkum edilerek ekonomi zarara
uğramaktadırlar.Dolayısıyla bu durum,mahkemelerin amacıyla, adalete erişim hakkı ile
çelişmektedir.Ayrıca farklı dönemlerdeki içtihatlar, mahkemelerin dava dosyasını incelerken
davanın ana konusundan sapılıp kafa karışıklıklarına mahal vermekte ve araştırma
gerektirdiği için zaman gaspına sebebiyet vermektedir.Anayasa Mahkemesi’nin ilgili
kararları, bu konuda dikkatli olunması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Yüksek yargının görevi sadece karar vermek değil, aynı zamanda hukuki öngörülebilirliği
sağlamak ve toplumda adalet duygusunu güçlendirmektir.
Av.Vefa VARLI LL.M.