İletişim: 552 236 8146 -Araştırmacı Yazar

Türkiye’de Toplumun Yargıya Olan Güvensizliği, Yargının Meşruiyetini Kaybetmesine Sebep Olabilir mi?

Hukuk

Giriş

Yargı organlarının temel görevi, hukuk düzenini korumak, adaletin gerçekleşmesini sağlamak ve toplumun hak arama özgürlüğünü güvence altına almaktır. Yargının meşruiyeti ise yalnızca kanunla kurulmuş olmasından değil, aynı zamanda toplumun ona duyduğu güven ve saygıdan beslenir. Hukuk devletinin devamlılığı, yargının hem hukuken hem de toplumsal algı düzeyinde meşruiyetini korumasıyla mümkündür. Ancak son yıllarda Türkiye’de yargı organlarına yönelik güven düzeyinin azaldığına dair tartışmalar artmaktadır.

Toplumsal Güven ve Yargı Meşruiyeti

Yargının meşruiyeti iki boyutludur:

  1. Normatif Meşruiyet: Yargı organlarının anayasa ve kanunlarla kurulmuş olması.
  2. Sosyolojik Meşruiyet: Yargının kararlarının toplumda adil, tarafsız ve bağımsız olduğuna dair inanç.

Bir mahkeme kararının hukuken geçerli olması normatif meşruiyeti sağlar; ancak toplumun adalet duygusunu tatmin etmeyen kararlar, zamanla yargının sosyolojik meşruiyetini zayıflatır. Bu durum, “hukuken var olan ama toplumsal saygınlığını kaybetmiş” bir yargı sistemine yol açabilir.

Güven Erozyonuna Yol Açan Etkenler

Son dönemde basına yansıyan bazı gelişmeler, toplumun yargıya duyduğu güveni zedeleyebilecek niteliktedir:

  1. Rüşvet ve Yolsuzluk İddiaları
    Yargı mensuplarının tarafsızlık ve dürüstlük yükümlülüğü, mesleğin temel etik değerlerinden biridir. Ancak bazı hâkim ve savcılar hakkında çıkan rüşvet iddiaları, bu etik temeli sarsmaktadır. Her ne kadar iddiaların yargı sürecinde ispatlanması gerekse de, bu tür haberler kamu vicdanında derin izler bırakır.
  2. Hakim ve Savcılar Hakkında Uygunsuz Haberler
    Mesleğin onurunu zedeleyecek özel hayat skandalları veya etik dışı davranışların basına yansıması, yargı mensuplarının toplumdaki itibarını doğrudan etkiler. Yargı mensuplarının kişisel yaşamları da meslek etiği ilkeleri çerçevesinde değerlendirilir, zira “adaleti temsil eden kişi” imajı büyük önem taşır.
  3. Tutuklama ve Tahliye Kararlarında Algı Sorunları
    Ağır suçlar işlemesine rağmen tahliye edilen kişiler ile, tutuklama gerektirmeyen suçlardan dolayı özgürlüğünden mahrum bırakılan kişiler arasındaki fark, toplumda “çifte standart” algısına neden olmaktadır. Bu algı, tutuklama tedbirinin hukuki bir güvenlik aracı değil, cezalandırma yöntemi olarak görüldüğü eleştirilerini güçlendirebilir.

Hukuki Değerlendirme

Türk hukukunda yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı, Anayasa’nın 138. ve 139. maddelerinde güvence altına alınmıştır. Ancak, yargının meşruiyeti yalnızca anayasal düzenlemelerle korunamaz; toplumsal güvenin sürekliliği için şeffaflık, hesap verebilirlik ve etik standartların titizlikle uygulanması gerekir.

Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi, adil yargılanma hakkını düzenlerken, yalnızca yargının fiilen adil olmasını değil, “adil görünmesini” de şart koşmaktadır. Bu, yargı kararlarının hem hukuken hem de toplumsal algıda tutarlı olmasını zorunlu kılar.

Toplumsal Sonuçlar ve Riskler

Toplumun yargıya güven duymadığı bir ortamda:

  • Hukuk devleti ilkesi zayıflar.
  • Vatandaşlar, haklarını aramak için yargı yerine alternatif veya gayri resmi yollar arayabilir.
  • Mahkeme kararlarının uygulanma oranı düşebilir.
  • Yargı organlarının verdiği kararlar meşruiyet tartışmalarına açık hale gelir.

Bu noktada, güven erozyonu derinleşirse yargının sosyolojik meşruiyeti ciddi zarar görebilir ve hukuk sisteminin sürdürülebilirliği tehlikeye girer.

Sonuç ve Öneriler

Yargıya olan güvenin yeniden tesisi, yalnızca hukuki düzenlemelerle değil, aynı zamanda uygulamada etik standartların güçlendirilmesiyle mümkündür.

  • Rüşvet ve yolsuzluk iddialarının titizlikle soruşturulması ve kamuoyuna şeffaf biçimde açıklanması,
  • Hakim ve savcıların meslek etiği eğitimlerinin artırılması,
  • Tutuklama ve tahliye kararlarında kamu vicdanını zedelemeyecek, eşitlik ilkesine uygun bir uygulama birliğinin sağlanması,
  • Yargı kararlarının gerekçelerinin anlaşılır ve erişilebilir biçimde yayımlanması,

bu sürecin en önemli adımlarındandır.

Toplumun yargıya duyduğu güven, hukuk devletinin omurgasıdır. Bu güvenin zedelenmesi, yalnızca yargının değil, tüm devlet düzeninin meşruiyetini riske atar. Bu nedenle yargının hem normatif hem de sosyolojik meşruiyetini koruyacak adımlar, gecikmeksizin atılmalıdır.



Bir yanıt yazın

error: İçerik korunmaktadır !!