Son Temmuz Gecesi
Rüzgâr, perdeleri içeriye doğru savuruyor. Cam aralığından içeri süzülen hava ne sıcak ne serin, ama belli ki mevsimin son kıpırtılarını taşıyor içinde. Temmuz bitiyor bu gece. Zaman, bir takvim yaprağını daha yırtıp atmaya hazırlanıyor sessizce. Her son gibi bu da biraz buruk, biraz eksik, biraz hüzünlü.

Geceyle birlikte sanki her şey ağırlaştı. Sokak lambalarının titrek ışığında ağaçlar gölgelerini kaldırıma bırakıyor, rüzgâr dallar arasında eski bir şarkıyı mırıldanıyor gibi… Ve ben, pencere kenarında bu şarkıyı dinliyorum. Neşeli olmayan ama tanıdık bir melodi bu; insanın içini inciten ama bir yandan da içinden hiç çıkmayan bir ezgi.
Temmuz… Çocukluğumda deniz kokusuydu, kiraz lezzeti, gökyüzünde patlayan bayram havai fişekleri… Şimdi ise daha çok geçmişin raflarında duran bir fotoğraf albümü gibi. Her sayfası biraz sararmış, her karede gülümseyen ama artık ulaşamadığım yüzler… Zamanda geriye gidemediğimizi en çok bu son gecelerde anlıyorum. Giden günler, bir daha asla o haliyle dönmüyor.
Rüzgârla gelen her serinlik, bir vedanın habercisi gibi. Yazı uğurlarken, kalbimde sanki adı konmamış bir eksiklik beliriyor. Belki de bir şeylerin sonuna geldiğimi bilmenin huzursuzluğu bu. Henüz yaşanmamış günlere geçmeden önce, yaşanmışların yasını tutar gibi. Çünkü ne kadar direnirsem direneyim, bazı şeyler gerçekten de bir daha asla olmayacak gibi…

Bir gece yarısı, takvim Temmuz’dan Ağustos’a dönerken, içimde de bir şey değişiyor. Gecenin en derin sessizliğinde, yalnızlığın en ince çizgisiyle yüzleşiyorum. Yılın en sıcak ayını uğurlarken, aslında bir mevsimi, bir hissi, belki de bir versiyonumu daha bırakıyorum ardımda. Rüzgâr savurdukça, içimdeki bazı şeyler de çözülüyor, kopuyor, uçup gidiyor bilmediğim yerlere.
O yüzden bu gece bir şey yazmak istemiyorum aslında. Çünkü yazdıkça daha çok fark ediyorum: her şey geçiyor. Zaman geçiyor, mevsimler geçiyor, insanlar, duygular… Ve geriye sadece bu rüzgârlı gece kalıyor. Temmuz’un son gecesi. Sessiz, ince, biraz hüzünlü. Ama gerçek.
Belki de büyümek, bazı gecelerde bir pencere kenarına oturup hiçbir şey demeden sadece geçeni izlemektir. Elinde tutamadığın, değiştiremediğin, geri alamadığın şeyleri…
Ve kabullenmektir:
Bazı aylar sadece geçer.
Bazı insanlar da.
Bazı hisler de.
Ama hatırlanır…
İşte bu yüzden, bu geceyi unutmayacağım.
Temmuz’un son gecesi, rüzgârla birlikte aklımda kalacak. Sessiz bir vedayla.
