Tek Tip İnsan: Modern Dünyanın Sessiz Dayatması

Günümüz dünyasında bir illüzyonla yaşıyoruz. Reklamlar, sosyal medya, eğitim sistemleri ve hatta gündelik dil bile tek bir mesajı fısıldıyor kulağımıza: “Böyle olmalısın.” Herkes gibi düşün, herkes gibi hisset, herkes gibi yaşa. Farklı olma. Farklıysan garipsenirsin. Sus, uyum sağla, kalıba gir.
Bu sessiz ama güçlü baskı, insanları robotlaştırıyor. Kimsenin robotik kolları yok belki ama zihinler aynı yazılımla programlanıyor. Herkes aynı dizileri izliyor, aynı esprilere gülüyor, aynı haber kaynaklarından besleniyor. Farklı düşünen biri çıktığında ya komik bulunuyor ya da tehdit sayılıyor. Oysa insanın doğasında farklılık vardır. Bu farklılık, zayıflık değil; tam tersine zenginliktir.
Bir olay düşünelim. Aynı anda yüz kişiye aynı şey söylensin. Doğal olan, yüz farklı tepki almaktır. Çünkü her insanın geçmişi, karakteri, duygusal altyapısı, değer yargıları farklıdır. Ama biz ne yapıyoruz? Herkesin aynı anda aynı tepkiyi vermesini bekliyoruz. Birine üzülmedin diye kızıyoruz, diğerine ağladın diye küçümsüyoruz. Oysa biri sessizce içine atar, diğeri dünyaya haykırır. Biri sakinlikle, biri öfkeyle, biri mizahla karşılar aynı acıyı. Tüm bunlar, insana dair farklılıkların doğal dışavurumlarıdır.
Kalıplara sığmayanlara hayat hep daha zor. Onlara “farklı” değil, çoğu zaman “problemli” deniyor. Halbuki asıl sorun, farklılığı tehdit olarak gören bakış açısında. Çünkü bu bakış açısı, konfor alanından çıkmayı reddediyor. Kendi inşa ettiği tek tip dünyanın dışındaki renkleri görmek istemiyor.
Oysa insan dediğimiz varlık, karmaşık ve çok katmanlıdır. Herkesin aynı şekilde düşünmesi mümkün değildir, olmamalıdır da. Farklılıklar; gelişimin, düşünmenin, sorgulamanın, üretmenin temelidir. Bizi insan yapan da budur zaten.
Bu yüzden günümüz dünyasının en büyük isyanı, kendin olarak kalabilmektir. Aynı kalıba girmeyi reddetmek, kendi karakterine sadık kalmak, herkese benzememe cesareti göstermek… Asıl güç budur. Çünkü herkes gibi olmak kolaydır. Zor olan, herkes gibi olmamayı seçmektir.