Araştırmacı Yazar

YABANCI KANUNLARIN BENİMSENMESİNİN TOPLUMSAL DEĞER YARGILARI AÇISINDAN DOĞURDUĞU OLUMSUZ SONUÇLAR

Hukuk

Giriş

Hukuk sistemleri, yalnızca kurallar bütününden ibaret olmayıp, aynı zamanda toplumların kültürel değerlerini, tarihsel birikimlerini ve sosyal yapısını yansıtan canlı yapılardır. Bu nedenle, bir ülkede yürürlükte olan yasaların, o toplumun özgün ihtiyaçlarına, geleneklerine ve değerlerine uygun olması beklenir. Türkiye Cumhuriyeti, modernleşme sürecinde birçok Batı Avrupa ülkesinden kanunlar iktibas etmiş, özellikle İsviçre Medeni Kanunu, İtalya Ceza Kanunu ve Almanya’dan alınan çeşitli düzenlemeler, hukuki altyapının inşasında etkili olmuştur. Ancak, yabancı kanunların doğrudan benimsenmesi, toplumların farklı değer yargılarına sahip olması nedeniyle uygulamada çeşitli sorunlara yol açmaktadır.

Toplumların Hukuki İhtiyaçları ve Değer Yargıları

Her toplum, tarihsel süreç içinde kendi sosyolojik, kültürel ve dini yapısına göre şekillenen bir değerler sistemine sahiptir. Bu sistem, bireylerin davranışlarını belirlediği gibi, aynı zamanda hukuk kurallarının meşruiyet temelini de oluşturur. Örneğin, bireyin aile içindeki yeri, evlilik ve boşanma algısı ya da ceza adaletine bakışı, toplumdan topluma farklılık arz edebilir. Bu nedenle, bir ülkede kabul gören bir hukuk kuralı, başka bir ülkede sosyal gerçekliğe uygun düşmeyebilir.

Medeni Kanun Örneği: Almanya’dan Türkiye’ye Aktarılan Normlar

Türkiye’deki Medeni Kanun, 1926 yılında İsviçre Medeni Kanunu temel alınarak hazırlanmıştır. Ancak uygulamada Alman hukuk sisteminden etkilenmiş içtihat ve yorumlarla şekillenmiş birçok hüküm de bulunmaktadır. Medeni hukuk, bireyin doğumu, aile hayatı, miras ilişkileri ve özel mülkiyeti gibi temel alanları düzenler. Dolayısıyla, bu alandaki düzenlemelerin toplumun sosyo-kültürel yapısıyla birebir örtüşmesi büyük önem arz eder.

Örnek olarak, bir boşanma davasında hâkimin kararını, Alman toplumunun aile kavramına dair algısına dayandırarak vermesi, Türk toplumunda sosyal ve hukuki gerçeklikle çelişen sonuçlara yol açabilir. Çünkü Alman toplumunda bireycilik daha baskın bir değer iken, Türk toplumunda aile birliği ve toplumsal dayanışma ön planda tutulmaktadır. Bu tür farklılıkların göz ardı edilmesi, hukuk sisteminin toplumla bağını zayıflatır.

Ceza Hukuku ve Toplumsal Adalet Algısı

Ceza hukuku, kamu düzenini sağlamakla görevli en hassas alanlardan biridir. Bu alandaki düzenlemeler de toplumun suç, ceza ve adalet anlayışını yansıtır. Yabancı bir ülkenin ceza sisteminin, toplumun suç algısına ve rehabilitasyon anlayışına aykırı düzenlemeler içermesi durumunda, cezanın caydırıcılığı zayıflar ve adalet duygusu zedelenir.

Hukuki Egemenlik ve Milli Mevzuat İhtiyacı

Bir devletin hukuki egemenliğini sağlayabilmesi için kendi kanunlarını kendi toplumsal yapısına uygun olarak üretmesi gereklidir. Kanun yapma süreci, sadece teknik bir faaliyet değil, aynı zamanda demokratik meşruiyet sağlayan bir toplumsal sözleşme niteliğindedir. Bu bağlamda, özellikle Medeni Kanun ve Ceza Kanunu gibi temel düzenlemelerin yerli hukukçular tarafından, yerli değerlere dayalı olarak hazırlanması gereklidir.

Sonuç

Hukuk, toplumun aynasıdır. Bu nedenle, yabancı ülkelerden alınan kanunların, kendi bağlamlarından kopartılarak doğrudan uygulanması, toplumsal uyumsuzluklara ve adaletsizliklere neden olabilir. Türkiye’nin hukuki gelişimini sürdürmesi ve toplumsal barışı sağlaması için, yerli ihtiyaçlara ve değer yargılarına uygun, özgün hukuk normları geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Modernleşme adına yapılan kanun transferlerinin, yerli toplumsal dokuyu göz ardı etmemesi, hukukla toplum arasındaki uyumu tesis etmek açısından hayati önemdedir.



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: İçerik korunmaktadır !!